allah ve resulu M4y64i10
allah ve resulu M4y64i10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Cocuklar Duymasın ! xD Den Gelen Arklarımızın Üye Olmaları Önemle Rica OlunuR..

 

 allah ve resulu

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
lossevil
Admin
Admin
lossevil


Takımlar : allah ve resulu 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Ruh hali : allah ve resulu Cesur10
Mesaj Sayısı : 817
Yaş : 29
Nerden : istanbul/beyoglu/kasımpaşa
Points : 50016070
Kayıt tarihi : 14/02/09

allah ve resulu Empty
MesajKonu: allah ve resulu   allah ve resulu Icon_minitimeCuma Mart 06, 2009 7:30 pm

Allah ve Resûlünün ahlakı
Peygamber Efendimiz: "Allah'ın ahlakıyla ve Resûlüllah'ın ahlakıyla ahlaklanınız" buyurmuştur.
Bu, Allah'ın ve Resûlünün evsafıyla muttasıf olmak demektir. İmdi,
bütün esma-i hüsna ve evâmir-i ilahiyye Hakk'ın evsafının tecellîsidir.
Sîret-i nebeviyye ve sünnet-i resûl kezâ, Peygamber Efendimizin evsaf-ı
seniyyelerindendir. Bunlara uymayı nefsinde kabul eden kimse Hakk'ın
sıfatını iktisab etmiş olur. "Allah'ın ahlakı ile ahlaklanınız" sırrı
tecellî eder. Sîrete ittiba ile sünnetin ifası da yine evsaf-ı
peygamberi ile muttasıf olmaktır. Bununla da: "Ve Resûlüllah'ın
ahlakıyla ahlâklamnız" hükmü zahir olur.
Bunların, kabul ve imanı, sıfat-ı Hak'la tehallî etmektir; icrası da merasimdir, halka aittir.
Erbab-ı tasavvuftan biri bu hususu ne güzel hülasa etmiştir:
"Hayatın öyle geçsin ki, öldükten sonra bir yolun toprağı olursan;
senin üstünden geçenlerin yolun tozundan bile müteessir olduklarım
işitmeyesin."
Pertev Paşa bu manayı şu şekilde tafsil ve izah eder:

Ne semmet bülbülün verdin, ne de hârden incin
Ne gayrın yarine meyl et, ne sen ağyârden incin
Ne sen bir kimseden âh al, ne âh ü zârden incin
Ne sen bir kimseden incin, ne senden kimse incinsin.

"Zahir ile amel et, sana yeter"
Cüneyd'e gelerek tasavvufun ne olduğunu sordular. O da: "Zahir ile amel
et, sakın onun hakikatlerinden bir şey sorma, onu ifsad edersin" diye
cevap verdi.27
Yine Hazret-i Cüneyd'e tasavvufun ne olduğu sorulduğu zaman: "Amelini
bozmak istemezsen emir ve nehyin hakikatini araştırmaya kalkma, zahir
ile amel et, bu sana yeter" buyurmuştur ki, herkes kendine göre mana
vermeye kalkıp te'villere sapmasın ve günaha girmesin diye bu tavsiyede
bulunmuştur.
Şîrazlı Hafız bir kabasofuya şöyle demiştir:
"Ey kabasofu, yoluna git, bana hakikati anlatmaya kalkma, çünkü bu
kainatın esrarı senin ve benim gözüme kapalıdır ve öyle kalacaktır".


MÎMŞÂD ED-DÎNEVERî:
"Tasavvuf, serâire ıttılâın verdiği safâ ve Hakk'ın razı olacağı
amelleri işlemek halk ile ancak zarurî hususlarda temas etmektir".28
Bu tariften de anlaşılıyor ki tedricen hakaik-i ilahiyye anlaşıldıkça
kalbte husûle gelen itminan insana en büyük huzuru verir. Bütün efal ü
muamelatında Hakk'ın rızasını düşünmek, halk ile rastgele münasebetler
kurmayıp, onlarla teması zarurî hususlara hasretmek, seyr ü sülükün
icabıdır.

Bilinmemek, faydasızdan sakınmak
"Tasavvuf, mâsivallahdan müstağni olmak, bilinmemeyi ihtiyar etmek ve hayırlı olmayan şeylerden sakınmaktır".29
Tasavvuf, ihtiyaç içinde bulunulmasına rağmen müstağni görünmek,
masivaya rağbet etmemek, bilinmemeyi tercih ve ihtiyar etmek, hayır ve
faydası olmayan şeylerden sakınmaktır ki, ihtiyacı izhar eden kimse
züll-i suale (dilenme alçaklığına) kapı açıyor demektir. Bu izzet-i
İslam'a iras-ı halelde bulunmak gibi bir günaha vesile olabilir. Şeref
ve haysiyyeti muhildir.
İkincisi, hüviyetini, şahsiyetini, kıymet ve meziyetini meydana
koymamak, ahad-ı nasdan biri gibi hareket etmek, adab-ı sofîyyeden olan
bir tevazu'dur. Hayırlı olmayan şeylerden sakınmaktan maksat da efal-i
mübâhada bile hayrı gözetmektir.


ALÎ BİN EL-ISFAHANî:
"Tasavvuf, Hakk'ın gayrından uzak ve masivallahdan halî olmaktır".30


EBÛ MUHAMMED EL-CÜVEYNî:
"Tasavvuf ahvâli kontrol etmek ve güzel olan şeyleri iltizam etmektir"31
Daima iyiyi ve hayrı aramak, insanın içinde bulunduğu ve maruz kaldığı
ahvalin tetkikiyle zararları def ve faydaları celp için çalışmaktır.


EBÛ AMR ED-DIMIŞKî:
"Tasavvuf alemi noksan gözle görmektir, yahut bütün noksanlardan
münezzeh olanı müşahede etmek için her noksandan gözü yummaktır".32
Kemal-i mutlakı Hak'da müşahede edebilen kimse her şeyde bir noksan
görür. Kemal-i mutlak Allah'a mahsustur. Her varlığın kendine göre bir
ayb, kusur ve noksanı vardır. Bir şeyde kemal tecellî ettiği sanılınca,
derhal zeval yüz gösterir. "Her şey tamam olunca noksanlık başlar"
buyurulmuştur.
Ahmed Paşa "Yârsız kalmış cihanda aybsız yâr isteyen" der ki, her
güzelin istenmeyen bir tarafı olur. İşte noksan denen şey budur. Fakat
erbab-ı tasavvuf hiçbir şeyde noksan aramıyacaktır. Noksandan göz
yumacak, yani noksanı görmeyecek, noksan gördüğü zaman kemal-i mutlakı
tahattur ve zikredecektir.
"Senin vücudun bir ayıptır. Bunun üzerine, bir başka ayıp aramanın
manası yoktur" sözü insanın baştan aşağı kusur olduğunu gösterir.
"Küsûf güneşin, husûf da ayın kusurudur" demişlerdir. O halde cihanda aslolan noksandır. Kemal nisbî ve izafîdir.
Şu manayı veren kıt'a da güzel bir ders-i ibrettir:
"Diline dikkat et, kimsenin kusurunu söyliyeyim deme; çünkü sen baştan
aşağı kusurlarla mahmulsün; halkın ise binbir dili vardır. Gözlerin
sana, başkalarının ayıplarını gösterirse, ona: Ey nûr-i didem, halkın
binbir gözü sana bakıyor, de".


EBÛ'L-HASAN EL-MÜZEYYEN:
"Tasavvuf, Hakk'a inkıyattır".33
Burada Hakk'a inkıyat, mertebe-i rızadır ki; rıza, tarikatte müntehayı
meratiptir; sabırla tev'emdir. Rızanın, mertebelerin sonu olması,
sabrın emir, tavsiye ve telkin neticesi nüfûsa te'siriyle tecellîsine
mukabil, rızanın her musîbetine bir hikmet düşünülerek tabiî
karşılanmasıdır. Hele kendini aradan çıkarıp, yalnız Hakk'ın rızasını
düşünecek olanlar, Peygamberler ve vasılîndir. Merhum Osman Şems
Efendi'nin:

Vasıl-ı vuslat-saray-ı mutlakım na'leyn-vâr
Saff-ı na'le terk kıldım küfrü de imânı da.

Beytinden de anlaşılacağı üzere, iki zıt vasıf, beşeriyette hayır ve
şerri tefrîka medârdır. İman itaat, küfür isyandır. Hakk'a vasıl olan
hakka'l yakîne ulaştığından küfür mefhumu zihne tebadür etmiyeceği için
lafz-ı bî-mana kalıyor.
Hakikat-ı vûcudu idrak etmiş olduğundan: "Onlar gaybe inanırlar"34
vasf-ı sübhanîsine mazhar, silsile-i beşeriyetten ayrılarak, mertebe-i
melekiyete intikal ediyor ki, alem-i melekût için küfür mefhumu
mutasavver olmadığından, bir şuhûd-i tam içinde âyat-i ilahiye ile
sermest oluyorlar. İmana inkardan geçilir, inkarı imha eden imandır.
İman, şuhûd-i hakayık-ı ilahiyye haline intikal edince, gayb perdesi
ortadan kalkıyor. Bu, insan için bir salah-ı küllî mertebesidir ki, her
kula müyesser olamıyor. Fakat, her salikin gayesi olmakta devam ediyor.
Bu mertebe, imanı hakka'l-yakîne çıkarmakla mümkün olabiliyor.

Halka rehber olmak
İmdi, süllem-i rızadan, arş-ı hakikate yükselebilmek, daima Hakk'ın
yolunda bulunmakla, yani: "Onlar ayakta iken, otururken, yanları üstüne
yatarken, Allah'ı anarlar..."35 ayet-i celîlesini bir an hatırdan
çıkarmayarak, evamire mülâzemet, nevâhiden mücânebet, Allah ve Resülüne
ve onlara tabi olanlara sırf muhabbet beslemekle, halkın içinde onlara
rehber olarak çalışmakla mümkündür. Bu bir hususiyettir. Bu hali
herkesin görüp idrak etmesi mümkün değildir.
Kişinin hüviyet ve derecesi, ef'aliyle anlaşılır. Fakat bu, umum
içindir. Havâss-ı mümtaze ancak kendilerini tanırlar. Arapça bir beyit
şöyle der ki: "Kişi işiyle kendini göstermedikçe, derece ve hüviyeti
anlaşılamaz".
Vasılîn me'mur olmadıkça ipucu vermezler. Temkinli sofiler nezdinde
vusul, ale'd-derecât, esrar-ı Hakk'a aşinalıktır. Tafsili vahdet-i
vücûd bahsinde gelecektir.


EBÛ YA'KÛB:
"Tasavvuf, beşeriyete ait evsafın kaybolmasıdır".36
Tasavvuf yolu, insanın kemale ulaşmasına mâtuf bulunduğu için, beşerî
noksanlardan nefsini temizlemesi gerekir. Bu tasfiye ne kadar etraflı
olursa, sofînin ruhu o kadar yükselir. Fakat bu keyfiyet daha çok
teslîke muktedir ki bir mürşid-i kamilin himmetiyle vücûd bulur.


EBÛ ABDÎLLAH BİN HAFÎF:
"Tasavvuf, kadere sabır, Hakk'ın atâsına rıza ve hakikatleri aramak için dere tepe dolaşmaktır".37
Sabır ve rıza yukarıda geçti. Seyahate gelince, onun maddî ve manevî değerleri pek çoktur. Bir Arap şairi şöyle der:
"Durgun su bulanık ve bozuktur. Akan su ise berraktır ve pislik tutmaz.
Altın kendi ma'deninde bulunurken bir kıymet ifade etmez. Ud ağacı da
ormanda odundan farksızdır; işlenir ve ellere geçerse kıymetini bulur".
Yolcu, iyi niyetle yaptığı seyahatte izzet ve şeref kazanır. Hak, fazilet ve hayır için yapılan muhaceretler de böyledir.


EBÛ SAÎD BÎN EL-ARABÎ:
"Tasavvuf, fuzuli şeyleri tamamen terketmektir".38
Lüzumsuz şeyleri terketmek demek, dinin, aklın, kanunun, örfün,
an'anenin, adetin ve zaruretlerin gerektirdiği işler dışında abes ile
meşgul olmamak demektir. İşte bu suretle insan, faydalı şeylerle meşgul
bulunmuş ve hiç bir faydası olmayan şeyleri terketmiş olur. Bu yalnız
sofî için değil, medenî her insan için lüzumlu bir vasıftır.


EBÛ'L-HASAN EL-BÜŞENCÎ:
"Tasavvuf, emeli ihmal ve amele devam etmektir".39
Emel ve amel mes'elesi: Emelin sonu yoktur. Beşere şuur lâhik olduktan sonra, ölüme kadar devam eder.
Bağlıdır dâman-ı haşre rişte-i tûl-i emel
Hay ü hûy-i ehl-i dünya bitmeden dünya biter.
Yavuz Sultan Selim'in bir mısra'ını tazmin yollu yazdığı "Ümid" adlı manzûmede, Namık Kemalzade Ali Ekrem Bey şöyle söyler:

Ümmid cihandan da büyük, zevk ise mahdûd
Her saati ömrü emel-efzâ elem-efzûd
Mâzi mütevâli ezelî sâye-i memdûd
Müstakbel ebedle dolu bir makber-i mesdûd
Hal ise saadet gibi rahat gibi mefkûd
Feryad ez in nev vücûd-i adem-âlûd.

Sonu gelmeyen emeller
Evet, insanın ümitleri ve amelleri cihandan da büyük, yani sonsuzdur.
Ömrün her anı bir taraftan emelleri, bir taraftan da elemleri artırır.
Maziye dönüp baksan, uzayıp gitmiş bir gölge, hakikat zannettiklerimiz
silinmiş, istikbal kapalı bir kabir, kim olduğu, ne olduğu belli değil.
Hâl denen zaman ise, izafî bir varlık. Bu dünyada rahat ve huzur nasıl
izafî ve muvakkat ise, hâl de her an maziye intikal etmekte olduğundan
ma'dûmdur. Binâenaleyh böyle yokluğa müncer olan varlıktan feryad!
İşte insana düşen, bu sonu gelmeyen emelleri ihmal edip, ubûdiyyetinin
icaplarını yerine getirmek ve intizam içinde çalışmaktır. Saatleri
ayarlamak, hayatı ayarlamak demektir.


EBÛ AMR BİN EN-NECÎD:
"Tasavvuf, emir ve nehiy hayatında sabretmektir, yani Cenab-ı Hakk'ın
emirlerine râm olmak, nehyettiği şeylerden de kaçınmaktır".40
Emir ve nehiyleri gönülden hüsn-i telakki etmek, bunların icrasında
veya sakınmasında güçlük varsa, onlara tam bir inkıyad ile sabretmek,
tasavvuf ve sülûk icabıdır.


ŞEYH EBÛ ÎSHAK İBRAHİM EL-KARZÛNÎ:
"Tasavvuf, iddiaları terk ve manaları gizlemektir."41
Tasavvuf erbabı, bir iddia sahibi olmayacaktır. Bildiği hakikatleri
muhatabının seviyesine göre açıklayacak, muhatabının umumî bilgisinin
kavrayamayacağı hakayıkı tafsil etmeyecektir. Ne, ben bilirim bu
böyledir, diyecek, ne de anlaşılmayan ve işitilmemiş mefhumları
rastgele açıklayacaktır.
"Her bilenin üstünde daha iyi bilen vardır"42 ayet-i kerimesi onun
düstür-i reşâdeti, "İnsanlara, akıllarının aldığı derecede hitap
ediniz" vecizesi sözlerinin rehberi olacaktır.

DİPNOTLAR
1_ Kuşeyrî.
2_ Kuşeyri, s. 12; Tezkire, c. 1, s. 282.
3_ Fâtır sûresi, ayet: 28.
4_ "Gizli bir hazine idim".
5_ Kenzül Mahfî, s. 2-3.
6_ Tezkire, c. I, s. 331.
7_ Mü'min sûresi, âyet: 60.
8_ Hicr sûresi ayet: 99.
9_ Âl-i İmran süresi, ayet: 7.
10_ Tezkire.
11_ Meşhur hadis.
12_ Yûnus Emre.
13_ Tezkire.
14_ İbrahim sûresi, ayet; 7.
15_ Türk Ahlakçıları, c. I, s. 39.
16_ İnsan sûresi, ayet: 8.
17_ Bakara sûresi, ayet: 22.
18- Tezkire, c. I, s. 164.
19_ Sülemî. s.21.
20_ Kuşeyrî, s. 148.
21_ İnşirah sûresi, ayet: 6.
22_ Kuşeyrî, s. 148.
23_ Aynı eser, s. 149.
24_ Bakara sûresi, ayet: 219.
25_ Kuşeyrî; s. 149.
26_ Tezkire.
27_ Aynı eser.
28_ Aynı eser.
29_ Tabakat.
30_ Nefehat Terc., s. 156.
31_ Kuşeyri s,127.
32_ Nefehat Terc., s. 207.
33_ Kuşeyri, s. 127.
34_ Bakara sûresi, âyet: 3.
35_ Âl-i İmran süresi, âyet: 191.
36_ Nefehat Terc., s. 181.
37_ Tezkire.
38_ Nefehat Terc., s. 248.
39_ Tezkire.
40_ Aynı yer.
41_ Nefahât Terc.
42_ Yûsuf sûresi, âyet: 76. KAYNAK: Mâhir İZ; "Tasavvuf", KİTABEVİ, s.47-68 (KİTABEVİ 2; Hazırlayan: M. Ertuğrul Düzdağ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kralmekan.forumdizini.com
 
allah ve resulu
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» İlahiler - Allah Allah Dedikçe ilahisi sözleri
» Aman Allah İllallah
» gazanfer özcan allah rahmet eylesin
» barıs akarsu allah rahmet eylesın AMİN

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: DiNi-
Buraya geçin: