tavassuf nedir ıslamın neresın dedir M4y64i10
tavassuf nedir ıslamın neresın dedir M4y64i10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Cocuklar Duymasın ! xD Den Gelen Arklarımızın Üye Olmaları Önemle Rica OlunuR..

 

 tavassuf nedir ıslamın neresın dedir

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
lossevil
Admin
Admin
lossevil


Takımlar : tavassuf nedir ıslamın neresın dedir 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Ruh hali : tavassuf nedir ıslamın neresın dedir Cesur10
Mesaj Sayısı : 817
Yaş : 29
Nerden : istanbul/beyoglu/kasımpaşa
Points : 50016070
Kayıt tarihi : 14/02/09

tavassuf nedir ıslamın neresın dedir Empty
MesajKonu: tavassuf nedir ıslamın neresın dedir   tavassuf nedir ıslamın neresın dedir Icon_minitimeCuma Mart 06, 2009 7:24 pm

Tasavvuf

İslâmiyete ait bir terim olan 'tasavvuf'un, batı dillerindeki karşılığı
'mysticism'dir. Ayrıca 'sufism' de tasavvuf karşılığı olarak batı
dillerinde son zamanlarda yer almaya başlamıştır. Mistisizm kelimesiyle
İngilizce'deki mysterious (esrarengiz) , mystery (gizli şey, sır,
esrar) , mystic (gizli, gizemli, gizemci) , mystification (şaşırtma,
aldatma) , mystify (şaşırtmak) , mystique (gizemci, mistik) kelimeleri
arasında anlam ve kelimenin etimolojik yapısı bakımından yakın bir
ilişki vardır. Mistisizm; kelâm, felsefe ve tasavvuf konularında
beşinci yüzyıl sonlarında yazılmış pek çok eserin müellifi olarak kabul
edilen Dionysius ile de yakından ilgilidir. Orta Çağ başlarında ise
mistisizm yerine daha ziyade 'contemplatio' kelimesi kullanılmıştır. Bu
kelime 'contemplation' (murakaba, müşahede) kelimesinden türemiş olup,
halk tabakalarından daha yüksek seviyede ruhsal boyutlarla temasa
geçmek manasında kullanılmıştır.
Mistisizm ve mistik kelimelerinin kökeni, Orta Çağ 'myster'lerine
dayanmaktadır. Mistisizm (gizemcilik) kelimesini ilk kullanan kişi
Atina'da bir piskopos olan Denys I'Areopagite'dir. Bu kişi Hz. İsa'nın
havârîlerinden Saint Paul tarafından Hristiyanlığa alınmış ve Milâdî 1.
Yüzyılda yaşamıştır. 'Noms Divins' (Tanrı'nın güzel isimleri) adlı bir
kitabı da vardır. Mysticism kelimesi eski Yunanca'da “dilsiz olmak,
ağzını ve gözlerini kapamak” anlamındaki Mu-o sözünden türediği de
ileri sürülmektedir. Ayrıca bu dönem tiyatrosunda müzik ve edebiyatın
iç içe kullanılarak Hz. İsa'nın hayatını konu alan dramlara da 'myster'
denmesi kelimenin Hristiyanlıktaki kökeni hakkındaki fikri
güçlendirmekteyse de bu, sadece terminolojinin kökenlerine yönelik bir
yaklaşımdır.
Mistisizm (tasavvuf) fonksiyon olarak çok daha eski zamanlara dayanan
bir hayat biçimi, bir düşünce ve inanış tarzıdır. Mistiklerin rolü
insana, eşyanın içine ait (bâtınî) bilgiyi, bir başka ifadeyle ilâhî
bilgiyi kazandırmak ve insanı yeniden ezeliyete kavuşturmaktı. Bu
sebeple mistiğin amacı zamana ait dünyadan zaman dışı dünyaya,
ezeliyete geçmek; yani Allah'ı doğrudan doğruya kavrayıp O'na ulaşmak,
kavuşmaktı. Bunun yolu ise sülûk merasimleriydi; sâlik de bu sayede
kutsal zekâya kavuşmuş sayılırdı. Bundan dolayı, mürşîdini yol ehlinden
olmayanlara yani haricî kimselere söylemek kesinlikle yasaktı. Bu
uygulama “Yeni Eflâtunculuk” adıyla 'akıl' yerine 'sezgi' anlayışını,
kavrayışı ön plana geçiren bir ekol olarak Hristiyanlığın ilk
yıllarında Hırıstiyan akîdesiyle birleşerek, Hristiyan mistisizminin de
temellerini oluşturmuştur.
İslâm vadisinde gelişen ve çok yaygın olarak kullanılan 'tasavvuf'
teriminin Arapça'daki 's', 'f' ve 'v' harflerinden kaynaklandığı
hususunda geniş bir mutabakat vardır ve tasavvuf kelimesinin bu
harflerden kaynaklanmasına sebep olarak bir çok görüş ortaya
atılmıştır. Kelimenin saflık anlamına gelen 'safa'dan türediği
yolundaki bir yaklaşımın yanısıra 'seçilmiş, seçkin' manasına gelen
'safve'den kaynaklandığı görüşü tasavvufi edebiyatta oldukça yaygındır.
Bazı bilim adamları ise kelimenin 'çizgi' veya 'sıra' anlamına gelen
'saf ' kelimesinden türetildiği görüşünü savunmaktadır. Bu görüşe göre
kelime; dua, namaz veya kutsal savaşlarda ilk sırada duran müslümanları
îmâ etmektedir. Ayrıca Hz. Muhammed'in Medine'deki camiinin dış
kısmında toplanan müslümanlarla sohbet ettiği kilden yapılma ve
hasırların yayıldığı kapalı yere 'sofa' denmesi de bu kelimenin sufi
ile ilgili olduğu fikrini doğurmuştur. Bir başka görüş ise sufi
kelimesinin 'yün' anlamına gelen 'suf ' kelimesiyle ilgili olduğu
görüşüdür. Bu görüşü savunanlara göre bâtınî bilgilere sahip kişiler
daha ziyade basit, yünden yapılma bir elbise giymişlerdir. Sufi
kelimesi ile suf yani yün'ün bu şekilde bir ilgisi olduğu
düşünülmüştür. Ayrıca İran'da da dervişlere 'yün elbise giyen' anlamına
gelen'Peşminepûş' denmesi, bu görüşü güçlü kılmaktadır.
Sufi kelimesi hangi kökten gelirse gelsin, fonksiyonu itibariyle bâtınî
bilgilerle yakından ilgilidir. Bu terimin Hz. Peygamber zamanında ve
İslâmın ilk iki yüz yıllık döneminde yaygın olarak kullanılmamış olması
da çok ilginçtir.
Mutasavvıflar ve onlara karşı olanlar tarafından kabul edilen bir başka
görüş; bu terimin Hz. Muhammed, onun ashabı ve onlardan sonraki kuşak
tarafından kullanılmamış olmasıdır. Her nasılsa 622 yılından sonra
ikinci ve üçüncü yüzyılda bazı kimseler kendilerini tasavvuf ehli
manasındaki sofi veya aynı manaya gelen bir takım kelimelerle
nitelemişlerdir. Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmeyi ve Allah'a
ulaşmayı kendilerine amaç edinen sofiler dünya varlığının Allah'a perde
olduğu bilincine erip dünyada iken dünyayı terk eden yani 'tarîk' olan
kimselerdir. Bunlar Hz. Muhammed'in “Ölmeden önce ölünüz (Mutu kabl-e
ente mutu) ” hadîsinin, buna işaret ettiğine inananmaktadırlar. İslâm
gerçeği içinde tasavvuf kelimesinin anlamı genelde budur. Büyük
mutasavvıflardan İmam Cüneyd Bağdadî'ye göre tasavvuf; 'Bayağı
davranışları terk etmek ve ulvi, kaliteli davranışlara yönelmek'tir.
Ünlü Afrika'lı mutasavvıf Şeyh Abu'l Hasan Eş Şadhili'ye göre tasavvuf;
'Yaratanın sıfatlarını elde edebilecek biçimde onun yolunda yapılan
ibadetler ve kendini eğitme çabalarının bütünü'dür. Fas'lı mutasavvıf
Şeyh Ahmad Zorruk'a göre tasavvuf: 'Kalbi Allah'a yaklaştıran ve
Allah'a ait gerçekleri de kalbe yerleştiren özel bir bilimdir ve
özellikle İslâm hukuku ile bilgilenmek, olumlu hareketleri geliştirmek
ve kolay anlaşılır olmak için sırayla İslâm'a ait kanunun sınırları
içinde aklın kullanılması ve geliştirilmesi sistemidir. Onun altyapısı,
birlik bilgisidir. Bundan sonra ilâhi güven ve emniyete ihtiyaç
duyarsınız. Daha sonra ise kalb için gerekli şifa zaten beraberinde
gelecektir.' Şeyh ibn Acıba'ya göre ise tasavvuf; 'Sayesinde nasıl
davranmak gerektiğini öğrendiğimiz ve iç alemimizi Rabbin şimdiye kadar
sunmadığı, iyi hareketler ile güzelleştirip tatlandırarak
olgunlaştırdığımız bir bilimdir. Tasavvuf yolunun başı bilim, ortası
davranışlar ve sonu da ödüllerin sezilmesidir. Şeyh Suyuti bu hususta
'Bir tasavvuf ehli, saflıkta Allah gibi olup; yaratılışta ise iyi
karakterde ısrar eden biridir.' demektedir.
Bunlara benzer birçok tanımı yapılan tasavvuf, temelde kalp
temizliğidir. Tasavvufta kalbin kirlerden korunması, sonunda onunla
doğru ve ahenkli bir ilişki kurulması ve Hz. Muhammed'in örnek
gösterdiği doğru yolda yürünerek Allah'a ulaşılması esastır. İslâm
terminolojisinde ise tasavvuf, 'yüksek bir nezaket ve gönül gözü'
olarak tabir edilen şuur açıklığına dayanır ve nezaket, dış temizlik
ile başlar. Gerçek bir mutasavvıf şeriat ya da İslâm Hukuku tâbir
edilen ve teslimiyetin bir ifadesi olarak Allah'ın gönderdiği
buyrukları yerine getirerek bâtınî şuurunu geliştirmek ve canlandırmak
amacıyla dış pratik bilgileri elde ederek işe başlar.
Bir mutasavvıfın iç alemin ışığı olan tasavvufun nimetlerinden
yararlandığını düşünmek yanlıştır. Allah'ın varlığının ve birliğinin
şüphe edilmeden bilinmesi, dış alem nimetlerinin hepsinden vaz geçmeye
dayanması sebebiyle ehl-i tasavvufun varlığı, yokluktur. Fiziki
davranışlara dayalı hareketleri ise daha ziyade yalvarma ve dua ile Hz.
Muhammed'in öğretilerinden 'namaz' esasına dayanan, kalbi arıtmaya ve
ruh disiplinine yönelik ibadetlerdir. Asıl amacı kendini tanımak ve
Allah'a ulaşmak olan tasavvuf düşüncesinde en önemli hedef kâmil insan
olmaktır. Yunus'un
İLİM İLİM BİLMEKTİR
İLİM KENDİN BİLMEKTİR
SEN KENDİNİ BİLMEZSİN
BU NİCE OKUMAKTIR
dizeleri bu gerçekten haber verir. Mutasavvıflara göre kâmil insan
olmanın yolu bir mürşîde teslim olmaktan geçmektedir. Mürşîde ise ancak
bir 'rehber' vasıtasıyla varılır:
PÎR SULTANIM'A VARILMAZ
VARSAK DA GERİ DÖNÜLMEZ
REHBERSİZ YOLLAR BULUNMAZ
BULDUM DİYEN YALAN SÖYLER

Aksaray'daki 'Oğlanlar Tekkesi' post-nişîni İbrahim Efendi tasavvufun tanımını aşağıdaki şiirinde şöyle açıklar:

BİDÂYETTE TASAVVUF, SOFÎ BÎ-CAN OLMAĞA DERLER,
NİHAYETTE GÖNÜL TAHTINDA SULTAN OLMAĞA DERLER.
TARÎKATTE İBÂRETTİR TASAVVUF, MAHV-I SÛRETTEN,
HAKÎKATTE SARAY-I SIRR'DA MİHMÂN OLMAĞA DERLER.
BU ÂB -U KÜLL LİBÂSINDAN, TASAVVUF ARÎ OLMAKTIR,
TASAVVUF, CİSM-İ SÂFİ, NUR-U YEZDÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, LEM'A-YI ENVÂR-I MUTLAK'TAN UYANMAKTIR,
TASAVVUF, ATEŞ-İ ÂŞK İLE SÛZÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUFTA ŞERAİT, NÂME-İ HESTÎ'Yİ DÜRMEKTİR,
TASAVVUF, EHL-İ ŞER'-Ü EHL-İ İMÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, TEN TILSIMIN İSM MİFTÂHIYLE AÇMAKTIR,
TASAVVUF, BU İMÂRET KÜLL-İ VÎRÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, ÂRİF OLMAKTIR HÜKÜMLE ÂDET-ULLÂHA
TASAVVUF, CÜMLE EHL-İ DERDE DERMÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, SOFİ KAALE HÂLİ TEBDÎL EYLEMEKTİR BİL,
DAHÎ HER SÖZ Kİ SÖYLER ÂB-I HAYVÂN OLMAĞA DERLER
TASAVVUF, İLM-İ TA'BÎRÂT-Ü TE'VÎLÂTI BİLMEKTİR,
TASAVVUF, CÂN İLİNDEN SIRR-I SÜBHÂN OLMAĞA DERLER
TASAVVUF, HAYRET-İ KÜBRÂDA MEST-Ü VÂLİH OLMAKTIR,
TASAVVUF, HAKK'IN ESRÂRINDA HAYRÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, KALB EVİNDEN MASİVÂLLÂHI GİDERMEKTİR,
TASAVVUF, KALB-İ MÜ'MİN ARŞ-I RAHMÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, HER NEFESTE ŞARKA GARBA İRİŞMEKTİR,
TASAVVUF, BU KAMÛ HALKA NİGEHBÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, CÜMLE ZERRÂT-I CİHÂNDA HAKK'I GÖRMEKTİR,
TASAVVUF, GÜN GİBİ KEVN'E NÜMÂYÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, GÜNDE YÜZBİN SÛRETE GİRMEK, GÖRÜNMEKTİR,
TASAVVUF, HER KİŞİYE İŞİ İHSÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, ANLAMAKTIR YETMİŞİKİ MİLLETİN DİLİN
TASAVVUF, ÂLEM-İ AKLA SÜLEYMÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, URVE-TÜL VUSKAA YÜKÜN CÂN İLE ÇEKMEKTİR,
TASAVVUF, MAZHAR-I ÂYÂT-I GUFRÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, İSM-İ A'ZÂMLA TASARRUFTUR BUGÜN KEVN'E,
TASAVVUF, CAMİ-İ AHKÂM-I KUR'ÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, VÂSIL OLMAKTIR CEMÎAN TÂLİB-İ HAKK'A,
TASAVVUF, VASL-I DÎDÂR İLE HANDÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, HER NAZARDA ZÂT-I HAKK'A NÂZIR OLMAKTIR,
TASAVVUF, SOFÎYE HER MÜŞKİL ÂSÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, İLM-İ HAKK'A SÎNESİNİ MAHZEN ETMEKTİR,
TASAVVUF, SOFÎ BİR KATREYKEN UMMÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, KÜLLİ YAKMAKTIR VÜCÛDU NÛR-U 'LÂ' İLE,
TASAVVUF, NÛR-U İLLÂ İLE İNSÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, ONSEKİZBİN ÂLEMLE DOPDOLU OLMAKTIR,
TASAVVUF, NÜH FELEK EMRİNE FERMÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, ' KUL KEFÂ BİLLÂH ' İLE DAVETDÜRÜR HALKI,
TASAVVUF, ' İRCİÎ ' NUTKUYLA MESTÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, GÜNDE BİN KERRE ÖLÜP YİNE DİRİLMEKTİR,
TASAVVUF, CÜMLE ÂLEM CİSMİNE CÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, SOFİNİN HER BİR KILINDA BİR GÖZ OLMAKTIR,
TASAVVUF, EHL-İ SOFTE EHL-İ MÎZÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, ZÂT-I İNSÂN ZÂT-I HAKK'TA FÂNİ OLMAKTIR,
TASAVVUF, 'KURB-U EV EDNÂ'DA PİNHÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, CÂNI CÂNÂNA VERİP ÂZÂDE OLMAKTIR,
TASAVVUF, CÂNI CÂNÂN'A KURBÂN OLMAĞA DERLER.
TASAVVUF, SENDE OLMAKTIR HAKİKAT HAKK EY İBRÂHÎM,
TASAVVUF, ŞER'İ AHMED DİLDE BURHÂN OLMAĞA DERLER.













__________________
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kralmekan.forumdizini.com
 
tavassuf nedir ıslamın neresın dedir
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» grafty nedir ?
» karikatür nedir ?
» Nebi ve Resul nedir?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: DiNi-
Buraya geçin: