Peygamber efendimiz ve medeniyet M4y64i10
Peygamber efendimiz ve medeniyet M4y64i10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Cocuklar Duymasın ! xD Den Gelen Arklarımızın Üye Olmaları Önemle Rica OlunuR..

 

 Peygamber efendimiz ve medeniyet

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
lossevil
Admin
Admin
lossevil


Takımlar : Peygamber efendimiz ve medeniyet 3cfc6cbe9b5f994873e98f5d8805462f
Ruh hali : Peygamber efendimiz ve medeniyet Cesur10
Mesaj Sayısı : 817
Yaş : 29
Nerden : istanbul/beyoglu/kasımpaşa
Points : 50016070
Kayıt tarihi : 14/02/09

Peygamber efendimiz ve medeniyet Empty
MesajKonu: Peygamber efendimiz ve medeniyet   Peygamber efendimiz ve medeniyet Icon_minitimeC.tesi Mart 07, 2009 5:09 pm

Peygamber efendimiz ve medeniyet

Sual: Peygamberimizi gayrimüslimlerden övenler de var mıdır?
CEVAP
Evet.
Resulullah efendimiz günümüzde de bütün dünya milletlerinin, ilim
adamlarının, devlet, siyaset ve fikir adamlarının, ediplerin, tarihçi
ve askeri şahsiyetlerin ilgisini çekmekte, bunların her biri Onu biraz
inceledikten sonra hayranlık ve şaşkınlıklarını, dile getirmektedirler.


Müslüman olmayanlar, Resulullah efendimizin sadece idareciliği,
dehası, askeri, sosyal ve diğer taraflarını görmekte, yalnız bunlara
bakarak Onu tanımaya çalışmaktadırlar. Gördükleri olağanüstü ve hiçbir
insanda görülmemiş üstünlükler karşısında acze düşmekle beraber, Ona
peygamber gözüyle bakmadıkları için, Onu tanımaktan ve anlamaktan çok
uzak kalmaktadırlar.

Dünyanın medeniyete kavuşması
Sual:
Dünyanın medeniyete kavuşması Resulullah efendimiz sayesinde olmadı mı?
CEVAP
Elbette.
Bakın, üstelik Müslüman olmakla şereflenemeyen yabancıların da itiraf
etmeye mecbur kaldıkları gibi, dünya medeniyete nasıl kavuşuyor:

İslamiyet�ten
evvel Arabistan bir çöl ve orada oturan insanlar da yarı vahşi
bedevilerdi. Putperest idiler. Birçok putlara taparlardı. İptidai bir
hayat sürerlerdi. Kız çocuklarını diri diri gömmek gibi korkunç
âdetleri vardı. Bu yarımada, bir yol üzerinde olmadığı için, ne büyük
İskenderler, ne Persler, ne Romalılar, Araplarla hiç uğraşmamış, birçok
kavimlerle savaştıkları halde, Arapların yanından geçmemişlerdi. Bu
sebepten, İranlıların, Romalıların ahlaksızlıkları, zulümleri,
hilekârlıkları Araplara bulaşmadı.

İşte böyle aciz, zavallı,
yarı vahşi olan bir kavim, onlara rehberlik eden Muhammed aleyhisselam
sayesinde birdenbire değişmiş, tam bir medeniyete kavuşmuş, olağanüstü
bir gayret ile 30 sene içinde, doğuda Türkistan ve Hindistan, batıda
İspanya olmak üzere akla hayret veren çok kudretli bir İslam devleti
meydana getirmiştir. İlimde, fende ve medeniyette son derece
ilerlemişler, o zamana kadar bilinmeyen birçok şeyler keşf etmişlerdir.
İlim, fen, tıp ve edebiyatta en yüksek mertebeye varmışlardır. İlimde o
kadar ileri gitmişlerdi ki, Papalar bile Endülüs Üniversitelerinde
okuyor, dünyanın her tarafından koşup gelenler, bu üniversitelerde fen
ve tıp tahsil ediyorlardı.

O zamanın Avrupa�sından bahseden John W. Drapper gibi tarafsız bir tarihçi, (Avrupa�nın manevi inkişafı) ismindeki eserinde şöyle demektedir:
�O
zamanki Avrupalılar, tamamen barbardı. Hıristiyanlık onları
barbarlıktan kurtaramamıştı. Hıristiyan dininin başaramadığını, İslam
dini başardı. İspanya�ya gelen Araplar, evvela onlara yıkanmasını
öğrettiler. Sonra, onların üzerindeki parça parça olmuş, bitlenmiş
hayvan postlarını çıkararak, temiz, güzel elbiseler giydirdiler. Evler,
konaklar, saraylar yaptılar. Onları okuttular. Üniversiteler kurdular.
Hıristiyan tarihçiler, İslam�a karşı olan kinlerinden ötürü, bu
hakikati gizlemeye çalışmakta, Avrupa�nın medeniyette Müslümanlara ne
kadar borçlu olduğunu bir türlü itiraf edememektedirler.�

Tarihe dünyanın en büyük askeri dehalarından biri, aynı zamanda kıymetli bir devlet adamı olarak geçen Fransız İmparatoru Napoléon şöyle diyor:
�Allah�ın varlığını ve birliğini, Musa [aleyhisselam] kendi milletine, İsa [aleyhisselam] Romalılara, fakat Muhammed [aleyhisselam] bütün eski dünyaya bildirdi. Arabistan tamamiyle putperest olmuştu. İsa [aleyhisselam]�dan altı asır sonra Muhammed [aleyhisselam] kendisinden evvel gelmiş olan İbrahim, İsmail, Musa ve İsa�nın [aleyhimüsselam]
Allah�ını Araplara tanıttı. Arapların yanına sokulan Aryenler, hakiki
İsa dinini bozarak onlara Allah, Allah�ın oğlu, Ruhulkudüs gibi,
kimsenin anlayamayacağı inançları yaymaya çalışıyor, doğunun barış ve
huzurunu tamamen bozuyorlardı. Muhammed
[aleyhisselam] onlara
doğru yolu gösterdi. Araplara yalnız bir tek Allah olduğunu, Onun ne
babası ne de oğlu bulunmadığını, böyle birkaç Allah�a tapmanın puta
tapmaktan kalan saçma bir âdet olduğunu anlattı.�

Dünyanın tanıdığı en büyük ilim adamlarından biri olan İskoçyalı Thomas Carlyle diyor ki:
�Muhammed [aleyhisselam] gelmeden
evvel Arapların bulundukları yerlere kocaman bir ateş parçası sıçramış
olsaydı kuru kum üzerinde kaybolup gidecek ve hiç iz bırakmayacaktı.
Fakat Muhammed
[aleyhisselam] gelince bu kuru kum dolu çöl,
sanki bir barut fıçısına döndü. Delhi�den Granada�ya kadar her taraf
birdenbire semaya yükselen alevler hâline geldi. Bu büyük zat sanki bir
şimşekti. Onun etrafındaki bütün insanlar, Ondan ateş alan parlayıcı
maddeler hâline dönüştüler.�

Hindistan�ı İngiliz sömürgesi olmaktan kurtaran Hintli lider Mahatma Gandhi, İslam dinini ve Kur�an-ı kerimi inceledikten sonra şunları söylemiştir:
�İslam
dini yalancı bir din değildir. Hintlilerin bu dini saygı ile
incelemelerini isterim. Onlar da İslamiyet�i benim gibi seveceklerdir.
Ben, İslam dininin Peygamberinin ve Onun yakınında bulunanların nasıl
hayat sürdüklerini bildiren kitapları okudum. Bunlar beni o kadar
ilgilendirdi ki, kitaplar bittiği zaman bunlardan daha fazla olmamasına
üzüldüm. Ben şu kanaate vardım ki, İslamiyet�in süratle yayılması,
kılıç yüzünden olmamıştır. Aksine her şeyden evvel sadeliği, mantıki
olması ve Peygamberinin büyük tevazuu
[alçak gönüllülüğü],
sözünü daima tutması, yakınlarına ve Müslüman olan herkese karşı sonsuz
bağlılığı yüzünden İslam dini birçok insanlar tarafından seve seve
kabul edilmiştir.�

Dünyaca tanınmış büyük Fransız edibi ve devlet adamı Lamartine ise, Türkiye Tarihi adlı eserinde şöyle diyor:
�Hazret-i Muhammed [aleyhisselam] bir
yalancı peygamber miydi? Onun eserlerini ve tarihini inceledikten sonra
bunu düşünemeyiz. Çünkü yalancı peygamberlik iki yüzlülüktür. İki
yüzlülükte inandırma kuvveti yoktur; nasıl ki, yalanda da doğruluğun
kudreti bulunmaz.

Mekanikte bir cisim atıldığı zaman onun
varabileceği yer, fırlatma gücü ile orantılıdır. Bir manevi ilhamın
gücü de onun meydana getirdiği eser ile orantılıdır. Bu kadar çok şey
taşıyan, bu kadar uzaklara kadar yayılan ve bu kadar uzun zaman aynı
kudrette devam eden bir �fikir� yani İslamiyet yalan olamaz. Bunun çok
samimi ve çok inandırıcı olması gerekir. Onun hayatı, uğraşmaları,
memleketinin hurafelerine ve putlarına kahramanca saldırıp onları
parçalaması, puta tapan çoğunluğun hiddetlerine karşı koymak ataklığı,
kendine saldırdıkları halde, 13 sene Mekke�de buna dayanması,
hemşerileri arasında türlü hadiseler çıkartmak ve kendini adeta kurban
yerine koymak gibi hallere tahammül etmesi, Medine�ye hicreti, durmadan
yaptığı teşvikler ve verdiği vaazlar, çok üstün düşman kuvvetleriyle
yaptığı savaşlar, kazanacağına olan güveni, en büyük felaket zamanında
bile duyduğu insanüstü güvence, zaferde bile gösterdiği sabır ve
tevekkül, dini tebliğ etme azmi, sonsuz ibadeti, Allah ile mukaddes
konuşmaları, ölümü, ölümünden sonra da devam eden şân ve şerefi,
zaferleri Onun hiçbir zaman bir yalancı peygamber olmadığını, tam
aksine büyük bir imana sahip bulunduğunu gösterir.

Filozof,
hatip, peygamber, kanun koyucu, cenkçi, insan düşüncelerini etkileyici,
yeni iman esasları koyan ve yirmi büyük dünya imparatorluğu ile bir
büyük İslam devleti kuran kişi: İşte Muhammed
[sallallahü aleyhi ve sellem] budur! İnsanların büyüklüğü ölçmek için kullandıkları bütün mikyaslarla [ölçülerle] ölçülsün; acaba Ondan daha büyük bir şahıs var mıdır? Olamaz!�

Almanya�da Stuttgart şehrinde 1888 [h. 1305] senesinde, yayınlanmış olan Kürschner ansiklopedisinin (Muhammed ve İslam dini) hakkındaki yazısından bir bölümü şöyle:

�Muhammed [aleyhisselam],
gayet güzel huylu, güler yüzlü, kibar tavırlı ve çok dürüst bir zat
idi. Daima hiddet ve şiddetten kaçmış, hiçbir zaman zulüm yapmamıştır.
Müslümanların daima iyi huylu, güler yüzlü olmasını istemiş, Cennete
iyi huy ve sabır ile gidileceğini bildirmiştir. Doğru sözlülüğü,
merhameti, fakirlere yardımı, misafirperverliği, şefkati, daima
Müslümanlığın esas temelleri olduğunu beyan etmişti. Daima kanaat ile
yaşamış, debdebe ve gösterişten kaçınmıştır. Müslümanlar arasında
hiçbir sınıf farkı tanımamış, en fakir bir Müslümanın bile hatırını
gözetmiştir. Büyük bir zaruret olmayınca, zora başvurmamış, bütün
meseleleri tatlılık ile, anlaşma ile, nasihat ve izah ile hâl etmeye
uğraşmış ve çok kereler bunda muvaffak olmuştur. 630 tarihinde tekrar
Mekke�ye dönerek, bu şehri kolayca feth etmiş ve çok kısa zaman içinde,
yarı vahşi Arapları, dünyanın en medeni insanları hâline getirmiştir.)�

Başka bir batılının itirafı
Bayan Carly Fiorina, dünyanın en büyük şirketlerinden HP'nin
yönetim kurulu başkanı. Bu şirket, Microsoft gibi, Linux gibi dünya
devlerinden birisi olup esas iştigal alanı Bilişim Teknolojileri. Bayan
Fiorina Temmuz 1999'dan beri bu şirkette. Bundan önce 20 yıl ABD'nin
telefon şirketi AT&T 'de üst düzey görevlerde bulunmuş ve AT&T
ile ilgili bir firmada başkan olarak çalışmış. Stanford Üniversitesi'nin "Ortaçağ tarihi ve felsefesi" bölümünü bitirmişve çeşitli dallarda master yapmış.

Minneapolis, Minnesota'da 26 Eylül 2001 "Teknoloji, piyasalar ve hayat tarzımız: Gelecekte neler olacak?" konulu bir konferansa, Carly Fiorina,
ana konuşmacı olarak davet edildi. Konuşmasının son dakikalarında
tarihten örnekler vererek değerlendirmeler yapıp şöyle dedi:

"Konuşmamı tarihten bir örnek ile bitirmek istiyorum:

Bir
zamanlar tarihte öyle bir medeniyet vardı ki, o dönemin en büyük
medeniyeti idi. Bu medeniyet birçok kıtalara yayılmış, sınırları
okyanustan okyanusa, kuzey iklimlerinden tropik iklimlere ve çöllere
kadar uzanmıştı. O medeniyetin tebaası olarak, farklı ırklardan, farklı
dillerden, farklı kültürlerden yüz milyonlarca insan yaşamıştı.

Bu
medeniyette konuşulan dillerden bir dil, dünyada çok konuşulan bir dil
haline gelmiş ve farklı kıtalardan insanlar arasında köprü olmuştu. Bu
medeniyetin ordusundaki farklı milletlerden olan askerler, dünyanın
belki de hiçbir zaman görmediği bir barış sundu, tebaasına ve dünyaya.
Bu medeniyetin tacirleri, Latin Amerika'dan Çin'e ve arada kalan bütün
ülkelere ulaşmışlardı.

Yeni buluşlar bu medeniyetin temel
taşlarından biri olmuştu. Bu medeniyetin mimarları, yerçekimi
hesaplarına dayanan binalar yapmışlar, matematik bilginleri,
bilgisayarın temel algoritması olan algebrayı (cebiri) bulmuşlar ve
kodlamayı keşfetmişlerdi. Doktorları, hastalıklara yeni ilaçlar
bulmuşlar, uzay bilginleri gökyüzündeki yıldızları incelemişler ve
onları isimlendirerek, bugünkü uzay çalışmalarının temellerini
atmışlardı. Edipleri, binlerce romantik ve sihirli hikâyeler yazmışlar
ve şairleri kendilerinden öncekilerin yazmadığı şekilde sevgi üstüne
şiirler yazmışlardı.

Öteki medeniyetler yeni fikirlerden
korkarken ve sansür uygularken, bu medeniyet devamlı yeni fikirlere
açık olmuş ve bilgiyi, kültürü devamlı canlı tutmuştu.

Günümüz
Batı medeniyeti de bu özelliklerin bir çoğuna sahip, fakat benim sözünü
ettiğim medeniyet, 800'den 1600 yılına kadar uzanan ve Osmanlı
İmparatorluğu'nu da içine alan, Kanuni Sultan Süleyman'lar gibi
hükümdarlar yetiştiren İslam medeniyetidir.

Bu medeniyetin bize
sunduğu miras, bugünkü Batı medeniyetinin temelini oluşturmaktadır.
Bugünkü teknoloji İslam matematikçilerinin sayesinde vardır. Sufî yazar
Mevlana gibi yazarlardan çok şeyler aldık. Kanuni Sultan Süleyman gibi
hükümdarlardan tolerans göstermeyi ve liderliği öğrendik.

Bu
medeniyetten dersler çıkarmalıyız. Bu medeniyetin sunduğu liderlik
mirasa değil, yeniliklere dayanmış, Hıristiyanlık, Müslümanlık ve
Yahudilik gibi farklı farklı din ve kültürler mozaiğini esas almıştı.
Zaten bu şekilde de 800 yıl ayakta kaldı.

Şu anki gibi kritik
zamanlarda, biz de tarihteki bu medeniyetten ders almalı ve onun gibi
sosyal yapı ve liderler yetiştirmeliyiz. Özetle, bu konuya, liderlik
mevzuundaki tartışmaya ve fikir teatisine dikkatlerinizi çekmek
istiyorum. "


Amerikan astronomi mütehassısı Michael H. Hart,
Âdem aleyhisselamdan bugüne kadar gelen bütün büyük insanları birer
birer tetkik ederek, bunların içinden yalnız 100 tanesini ayırmakta, bu
100 kişi arasında en büyüğü olarak, Muhammed aleyhisselamı
göstermektedir. (Onun kudreti, kendisine Allah tarafından vahiy edildiğine inandığı, muazzam eser Kur�an-ı kerimden gelmektedir) demiştir.

Amerika Chicago Üniversitesi profesörlerinden meşhur ruhiyat mütehassısı yahudi Jules Massermann, 1974 senesinin 15 Temmuzunda yayınlanan Time mecmuasının hususi nüshasında (Büyük liderler nerede?) başlığı altında, tarihte şimdiye kadar gelip geçmiş olan rehberleri tetkik etmekte, bunların hayatlarını tahlil etmekte ve (Bunların en büyüğü Muhammed aleyhisselamdır) demekte ve şu neticeye varmaktadır: (Muhammed aleyhisselamdan sonra, Musa aleyhisselam gelir. İsa [aleyhisselam] ve Buda lider olmaya layık kimseler değildi.) Halbuki
kendisi, yahudi olduğu için, Musa aleyhisselamı Muhammed aleyhisselama
tercih etmesi beklenirdi. O, bunu yapmamış, hakikatten ayrılmamıştır.

Amerika�da (En Büyük İnsan) yarışmasında, en çok oy alan yine Muhammed aleyhisselam olmuştur.

30
sene içinde bir vahşi kavmi, hem de küçük bir insan topluluğunu,
dünyanın en muazzam, en medeni, en yüksek ahlaklı, en yüksek seciyeli,
en kahraman, en bilgili bir millet hâline getirmek, her hangi bir
insanın, bir liderin, bir kumandanın yapacağı iş değildir. Bu, ancak
Allahü teâlânın resulünün, yani Muhammed aleyhisselamın bir
mucizesidir.

Seyyid Abdülhakim Arvasi
hazretleri buyurdu ki:
(Her
Peygamber, kendi zamanında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden,
her bakımdan üstündür. Muhammed aleyhisselam ise, her zamanda, her
memlekette, yani dünya yaratıldığı günden, kıyamet kopuncaya kadar,
gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiç
kimse, hiçbir bakımdan Onun üstünde değildir. Bu güç bir şey değildir.
Dilediğini yapan, her istediğini yaratan, Onu böyle yaratmıştır. Hiçbir
insanın Onu methedecek gücü yoktur. Hiçbir insanın, Onu tenkit edecek
iktidarı yoktur.)

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kralmekan.forumdizini.com
 
Peygamber efendimiz ve medeniyet
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Resulullah efendimiz ümmi idi
» Peygamber efendimizi tanımak
» Peygamber efendimizin faziletleri
» Peygamber efendimizin şefaati
» Peygamber efendimizin ırkı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: DiNi-
Buraya geçin: