xEmpirEx Uzman Grafiker
Mesaj Sayısı : 76 Points : 5010816 Kayıt tarihi : 14/04/09
| Konu: baglama tarihcesi Çarş. Nis. 15, 2009 3:49 pm | |
| Baglamanin atasi, Dede Korkut hikayelerinde adi çok sik geçen Kopuz’dur. Yaklasik 1500 yillik bir geçmisi olan ve birden çok telli saz türünü kapsayan Kopuz, Orta Asya’daki Türk Boylari tarafindan kullanilmistir. Ilk zamanlar o bölgenin gezginci ozanlari araciligiyla Anadolu’ya gelmistir.Kopuz, Baglamadan farkli olarak teknesi deriyle kapli, perdesiz, iki veya üç telli, telleri at kili, koyun ve kurt bagirsagindan yapilmis kirislerden olusan bir enstrümandir.Kopuzun Anadolu’da geçirdigi evrimlerden ve sapina perde baglanmasindan sonra ortaya çikan Baglama, Türkmenler tarafindan kutsal bir enstrüman sayilirdi.Günümüzde, baglamanin standart ölçüleri için hala çalisilmaktadir. Teknesinin hangi agaçtan, kapaginin ne kadar incelikte, sapinin ne kadar uzunlukta olacagi tartismalari süredursun, genel bir yapisi yavas yavas ortaya çikmis görünüyor. Eskiden kullanilan, ancak günümüzde pek bulunamayan dut agacindan oyma tekneler yerine, dilim dilim yapistirilmis ardiç; gögüs kapagi için ladin, köknar; sapi için ceviz, gürgen agaçlari kullanilir. Baglama Tarihi 1-Baglama benzeri çalgilarin, literatürdeki adi, "lut" olarak geçmektedir. Lut adi, arapça "el-ud"dan gelmektedir. Endülüs kültürü araciligiyla bu isim Avrupa kültürüne geçmis ve lut, lavta gibi adlara dönüsmüstür. Telli çalgilar içinde bir familya olarak lutlar, "uzun lutlar" ve "kisa lutlar" olarak iki ana kategoriye ayrilmaktadir. Uzun lutlarda ana özellik, gövdelerinin dar, küçük ve saplarinin uzun olmasi iken, kisa lutlarda gövdeler genis, büyük ve saplar da kisadir. Uzun sapli lutlarin tarihsel olarak görüldükleri ilk kaynak, MÖ. 3. bine ait, Akad devri silindir mühürleridir. Özellikle MÖ. 2. binden baslayarak, küçük yapili uzun sapli lutlar, Dogu Akdeniz, Mezopotamya ve Dogu Asya'da bulunmustur.Bu türlerin bilinen en eski örnekleri, MÖ. 1730-1580 tarihlerinde Misir' da görülmüstür. Bunlar saplarinin uç kismina dogru sivrilen örneklerdir. Çesitli arkeolojik kaynaklarda, çalginin, üzerine baglanmis bir mizrapla veya çalanin bilegine baglanmis bir tel araciligiyla çalindigi görülmektedir. Baglama benzeri çalgilarin Anadolu'da bulunan en eski örnekleri ise, MÖ. 1680-1375 tarihlerinde, Eski Hitit Dönemi'ne aittir. Ayrica, Zincirli ve Kargamis'ta (G. Antep) da, Geç Hitit Dönemi'ne ait çesitli kabartma tas levhalar üzerinde de bu tip çalgilara rastlanmistir. Bu tür çalgilarin Frigler ve Lidyalilarca kullanildigi bilinmekteyse de, Urartu kaynaklari hala açiklik kazanmamistir. Bizans döneminde, 5. yüzyila ait mozaikler üzerinde, "pandura" adi verilen, üç telli ve perdesiz örneklere rastlanmaktadir. Bu ve perdesiz örneklere rastlanmaktadir. Bu mozaik, Selçuklularin Anadolu'ya gelisinden önce de, bu tür çalgilarin Anadolu'da kullanilmakta oldugunu bizlere göstermektedir. L. Picken'a göre, uzun sapli lutlarin asil kaynak yeri, Suriye ve çevresidir. Bu tip çalgilar, olasilikla 2500 yil önce Asya'ya geçmisti. Çünkü 2. ve 3. yylarda, benzer çalgilara Çin'de de rastlanmaktaydi. Baglama benzeri çalgilarin batiya yeniden getirilisleri, Türkler araciligiyla olmustur. Asya Türkleri arasinda, baglamaya benzeyen ilk örnekler, eski Kirgiz Türklerinin yerlesim alani olan Hakas bölgesinde bulunmustur. Iki telli olan bu örneklerin perdeleri yoktur. Bu çalginin perdeli örneklerine günümüzde "dutar (ikitelli)" denilmektedir. Genel olarak Asya Türkleri, baglama tipli telli çalgilara "kopuz" yada "komis" adini vermektedir. Asya kopuzlarinda, tel sayisi ikiden fazla olanlara da (tanbura anlaminda) "dambra" ya da "dombra" denilmektedir. Gürcüler, bu tip çalgilara "pandur" demektedirler. Bu iliski ve benzerlikler, "pandura" ile "tanbura" arasindaki paralellige ve yayginliga dikkatimizi çekmektedir. Balkanlarda, tambura, buzuki (bozuk!), dvotelnik (ikitelli), kitelis (ikitelli, çiftetelli) adi verilen örneklere rastlanmaktadir. Günümüzde özellikle Balkanlardan baslayarak, Anadolu, Suriye Irak, Gürcistan, Ermenistan Azerbaycan ve Asya'ya uzanan bölgede karsimiza çikan bu tür çalgilarin yayilmasinda, Osmanli Türkleri'nin de etkili oldugu anlasilmaktadir. Özellikle batiya dogru olan yayilma, hemen tümüyle Osmanlilar eliyle saglanmistir Anadolu'da, baglama ailesi çalgilarin, olaganüstü bir çesitlilik sunmasi ve hemen her yörede kullanilmasi, çalginin "yerli"ligi adina önemlidir. Anadolu sazlarinda, bu türden çalgilarin adlandirilmasinda, farkli yöntemler uygulanmistir. Sözgelimi tel sayisina göre, boyutuna göre, çalindigi akorda, hatta çalindigi yere göre yapilan adlandirmalar vardir. Tel sayisina göre yapilan adlamada, önceleri arapça-farsça adlamalar yayginken (dütar, setar, cihartar, pençtar, sestar gibi), bunun yerini, türkçe adlamalar almistir. Anadolu sazlari arasinda, adlari, "ikitelli"den "onikitelli"ye kadar degisen örnekler saptanmistir. Bu arada, tel sayilarina göre yapilan adlamanin yerini, giderek çalginin boyuna, çalindigi akorda yada çalindigi yere göre yapilan adlamanin aldigi görülür. Sözgelimi cura, irizva, baglama, bozuk, tanbura, çögür, divan sazi, meydan sazi gibi adlar, hep çalginin boyutunu esas alan bir anlayisin örnekleridir. Baglama, bozuk, abdal gibi adlar, özel bir boyut bildirmenin yanisira, belirli bir akort türüne de isaret etmektedir. Divan sazi, meydan sazi gibi örnekler, çalginin icra edildigi, mekansal büyüklüge de çagrisim yapmaktadir. Anadolu sazlarindaki bu adlamalarin tarihsel gelisimini incelerken, yararlanilan önemli kaynaklarin basinda, halk ozanlarinin siirleri gelmektedir.Yunus Emre'den (13. Yy.) baslayarak, kopuz, çeste (sestar-altitelli), tanbura, cura, baglama, çögür, gibi adlarin, sikça bu metinlerde geçtigi görülür. Kazak Abdal, Kaygusuz Abdal, Pir Sultan Abdal, Karacaoglan, Köroglu, Dadaloglu, Emrah, Kerem gibi daha pekçok ozan, hayatlarini paylasan, bu "sadik dost" için, siirler söylemislerdir.Yapisal ve Akustik Açidan Baglama BAGLAMANIN TARIHÇESI 2-Baglama ve ailesi olan sazlarim taniyabilmek için önce bu sazlarin atasi olarak bilinen Kopuzun taninmasi gerekir.Insanlar, su kabaginin üst kismina ince deriler gerdirip sap ilave etmisler ve kiris tellerini deri üzerinden geçirmek sureti ile sesin daha net çikmasini saglamislardir. Yay ile çalinanlara Iklig, parmak veya mizrap türünden maddelerle çalinan türlerine de Kopuz adini vermislerdir.Iklig yayli sazlarin, Kopuz ise mizrapli sazlarin atasi olarak bilinmektedir. Kopuz, sonralari su kabagi yerine armudumsu sekilde agaçlardan oyularak yapilmis, üzerine yine deri gerilmis, kiris teller takilarak uzun yillar çalinmis, daha sonralari da derinin yerini agaç (gögüs-ses tablosu), kiris tellerinin yerini ise metal teller almistir.Mizrapli sazlarin atasi alarak bilinen Kopuz, Türklerin en eski sazlarindan biridir. En az 1500 yil kullanilmis olan bu ünlü mizrapli saz, bugün yerini Anadolu’da baglama ve ailesi sazlarina birakmis olmakla beraber, Orta Asya ve Sibirya Türkleri tarafindan halen kullanilmaktadir.Baglama adina, ilk olarak 18. yüzyil metinlerinde rastlanir. Bu dönemde Anadoluya gelen Jean Benjamin de Laborde, seyahatnamesinde, "Baglamanin biçimi tipki Çögürünki gibi, ama ondan daha küçüktür ... " der | |
|