TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR M4y64i10
TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR M4y64i10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap
Cocuklar Duymasın ! xD Den Gelen Arklarımızın Üye Olmaları Önemle Rica OlunuR..

 

 TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
xEmpirEx
Uzman Grafiker
Uzman Grafiker
xEmpirEx


Mesaj Sayısı : 76
Points : 5010816
Kayıt tarihi : 14/04/09

TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR Empty
MesajKonu: TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR   TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR Icon_minitimeÇarş. Nis. 15, 2009 3:43 pm


TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR
ØÇartar
Acem diyãrında, Şeyh Safî’nin gözetiminde Kemâl Ãhî tarafından télif
edilmiş olduğu söyleniyor. İsminden de anlaşılabileceği gibi, Çartar’ın
dört telli ve perdeli bir saz olduğu düşünülmektedir. Evliyã Çelebi,
Çartar gibi dört telli olan ve Türkmenler arasında yaygın olan Şarkî
adında bir başka saz da zikretmektedir, ki bu çalgının Bosna-Hersek’te
bilinen Sargija olması muhtemeldir. Oysa, günümüzde Çartar tedãvülden
kalkmış görülüyor. Evliyã Çelebi, bir de, Arapgirli Şükrullah Bey’in
télifi olan, Rüdã isimli, Çartar’a benzeyen, beş telli, perdeli,
levendãne bir sazın, kendi zamãnında îcãdedildiğini yazmaktadır.
Günümüzde, beş telli benzer bir çalgı günümüz Özbekleri arasında yeğ
tutulmakta imiş.


ØÇeng
Süleyman Peygamber zamanında Fisagor tarafından îcãdedildiği, “fil
hortumu şekline sãhip” 40 telli dikey bir çalgı olduğu, dinleyene hayat
ve zevk aşıladığı söylenmektedir. Mısır, Fars, Hint ve Çin
medeniyetlerinde, bu çalgının akrabãsı olduğunu anladığımız tãrihî
çalgılara çokça rastlanmaktadır. Çeng’in, Batı Müziğindeki Arp adlı
çalgının atası olduğu anlaşılmaktadır. Onun, İbn-i Gaybî zamanında 17,
Amasyalı Şükrullah zamanında 24 telli olduğunu öğrenmekteyiz. Bununla
berãber, Manisa’da îcãdedildiği söylenen 24 telli Muğni adlı bir çalgı
da, yassı yüzlü ve kambur gövdeli dik bir saz olan Çeng’e
benzemektedir. Evliyã Çelebi’nin tãrif ettiğine göre, Nîhãnî Çelebi’nin
“saznãme”sinde yer vermediği Muğni, Tire, Manisa, Aydın, Saruhan,
Karabiga, Sığla ve Menteşe yöresince çokça bulunan levendãne bir müzik
ãleti; başka kaynaklara göre ise, Safiyüddin Urmevî’nin Rebab, Kãnun ve
Nüzhe gibi çalgıların özelliklerini birleştirerek Îran’da geliştirdiği
39 telli bir saz olmaktadır 7.


ØÇeşde
Selânikli Benlişah’ın îcãdı olduğu hâlde, Çöğür gibi beş kirişli, ancak
kısa saplı ve sık perdeli, küçük ve yuvarlak karınlı, gür sesli bir saz
olduğundan bahsedilmektedir. İstanbul-Balat çingeneleri arasında yaygın
olduğu söyleniyor. Günümüzde tedãvülden kalkmıştır.


ØÇöğür
Germiyan beyi Kütahyalı Yãkup Germiyãnî’nin îcãdı olduğu söylenen bu
çalgının, tahta göğüslü, beş ya da altı telli, yirmialtı perdeli, büyük
gövdeli bir saz olduğu ve Yeniçeri Ocağı’na mahsus olduğu
söylenmektedir. SûndarHamdioğlu Şemsi Çelebi’nin télif ettiği söylenen,
Yûnkar (Yonkar) adlı, üç telli bir sazdan bahsedilmiştir, ki harem
ağalarının çaldığı söylenen bu ãletin büyüğüne Çöğür denmekteymiş.
Yunan Müziğinde Kithãrã adlı çalgıya benzeyen bu sazların her üçü de
artık tedãvülden kalkmıştır.
(Sürder)
adlı bir Kürt çalgısının da, tıpkı Çöğür gibi bir saz olduğu, ancak
gövdesine on tãne demir tel bağlandığı ve güzel yakıcı bir ses verdiği
söylenmektedir.



ØKãnun
Müellifi belirgin değildir. Bãzı iddialara göre Fãrãbî’nin, diğerlerine göre İbn-i Hallegan’ın îcãdıymış [12].
Çeng’e bezerliğiyle dikkat çeker, ancak aksine yatay çalınır. Pãdişah
huzurunda rağbet gören, diz üstüne konup iki elin parmaklarındaki bağa
ile çalınan, iki köprüsü arasına 9 ilâ 60 mãdenî tel gerilen üçgenimsi
bir saz olduğundan sözedilmektedir. Ayrıca, Safiyüddin Urmevî’nin îcãdı
olduğu anlaşılan, üçer üçer gerili 81 telden müteşekkil Nüzhe, yapısal
özelliği îtibãriyle Kãnun ile özdeştir 7. Gãyet eski bir çalgı olduğu
anlaşılan Kãnunun, İstanbul’da 15. yüzyılda revaçta olduğundan, ancak
18. yüzyılda kullanımının seyrekleştiğinden, 19. yüzyıl sonrasında ise
tekrar tedãvüle girdiğinden bahsedilmektedir. Oysa, Kãnunun 18.
yüzyılda bilhakis revaçta olduğuna dair görüşler de vardır 12. Kãnun,
Batı Avrupada Klavikord, Klavsen, hatta Piyanoforte gibi çalgıların
atası; Avusturya’da Zither, Macaristan’da Simbalon ya da Dulçimer,
Doğuda Santur, Biva ve Koto gibi çalgıların akrabãsıdır. Batıda Kanon
yãhut Psalteri adlarıyla tanımlanmaktadır. Eskiden perde ayarları,
tellerin kenarına sol elin başparmağı ile basılarak yapılmakta iken,
günümüzde, 19. yüzyılın ikinci yarısından beri yürürlükte olan mandal
sistemiyle berãber, üçer üçer gerili 72, 75 veya 78 telden müteşekkil
kãnun modeli kullanılmakta ve bu meşhur ãlet, her iki elin işãret
parmaklarına takılan yüksüklere sıkıştırılmış bağdan mızraplarla
çalınmaktadır 7,[13]. Güncel Geleneksel Türk Mûsîkîsi topluluklarının vazgeçilmez bir sazıdır.



ØKopuz
Sultan II. Mehmet’in vezirlerinden Hersekzãde Ahmet Paşa’nın îcãdı
olduğu söylenmektedir. Üç telli bir saz olduğundan, Bosna, Budin,
Kanlıcı, Eğre ve Temeşvar gibi yörelerde çokça çalındığından
bahsedilmektedir. Evliyã Çelebi, mizãhî bir üslupla “aygır gibi
kişneyen levendâne şeştar yavrusu” dediği bu çalgıya Anadolu’da hiç
rastlamadığını ifãde etmektedir; ki bu bilgiler, Türklerin ata çalgısı
olduğu iddia edilen Kopuz sözkonusu olduğunda hayli ilginçtir. İbn-i
Gaybî’ye göre ise, 15. yüzyılın başında, özellikle nãzım ve nesir
türünden Türk masallarına eşlik etmede kullanılan ve muhtemelen
günümüzde Bağlama, Bozuk ve Meydan Sazı 7 olarak bildiğimiz türlere
benzeyen OzanKüpüz-u Rûmî adlı deri karınlı ve beş çift telli bir
Anadolu sazı mevcuttur. Bundan başka, bir de Karadüzen adı verilen bir
tür vardır ki, Evliyã Çelebi bu sazın, Kãnûnî Sultan Süleyman’ın
hışmından korkup Anadolu’yu terkeden şehzãde Bãyezid ile berãber Acem
diyãrına sığınan Kuduz Ferhat isimli bir müellifin îcãdı olduğunu,
Tanbura şeklinde, üç kirişli, sürãhi gövdeli ve perdeli bu çalgıyı ismi
geçenin Isfahan’da peydah ettiğini ve bilhassa taşralı ayakkabıcılıar
arasında yaygın olduğunu yazmaktadır. Kopuz’un Macaristan’da kullanılan
Kobza adlı çalgıya, Karadüzen’in, Arnavutluk’ta kullanılan Düzen adlı
saza denk olması muhtemeldir. Evliyâ Çelebi, ayrıca Muğla’da
îcãdedildiğini zikrettiği BarbutOklu Kopuz veya Yaylı Kopuz gibi yaylı
çalgıları belirtmede kullanılmaktadır [14].
adlı
bir Türk sazı yanısıra, bir de (Berbat) adında kopuz-vãrî bir sazdan
bahsetmektedir; ki yazılana göre, bu çalgının düz bir sapı, kiriş
tellerinin her iki yanında ayrıca mãdenî telleri ve tellerden aşağı
dört burgusu varmış. Orta Asya’da ise Kopuz, özellikle Kırgız, Altay ve
Kuzey Türkleri arasında,
ØSantur
Evliyâ Çelebi adını vermişse de tanımlamamıştır. Ses tahtası üzerine
mâdenî teller gerili bir İbrãnî çalgısı olduğundan bahis vardır.
Kãnunun akrabãsı olduğu açıktır. Eskiden ibrişim teller ile çalınmakta
imiş. Tevrat’ta PsanterinSantur kelimesi buradan kök almıştır.
Safiyüddin Urmevî’ye ait olduğu söylenen Nüzhe adlı çalgının 7,
Santur’dan türemiş olduğu kabûl edilmektedir. Santurun, 11. yüzyıldan
sonra, çeşitli tasarılarda Avrupa’ya yayılmış olduğu ve özellikle
Macaristan’da, gümüş sarmalı çelik tellere sãhip Dulçimer adlı çalgının
oluşumunu tetiklediği anlaşılmaktadır. Bugün, dünyadaki “etnik-otantik
sazlar” arasında en önde gelen bir çalgı ãilesini Santurgiller
oluşturmaktadır. İkizkenar bir yamuk şekline sãhip olan geleneksel Türk
ve Îran Santurları, üçer üçer gerili olan 72 sarı pirinç tele, ucu keçe
yãhut tülbent sarılı zahmeler (veya mızraplar) ile vurularak çalınır.
19. yüzyıl sonuna gelindiğinde, İstanbul’da Alla Turka ve Alla Franga
şeklinde iki tür Santur kullanılmıştır. Hamãilî Santur da denilen Alla
Franga Santur, beşer beşer gerili, üç oktavlık kromatik ses alanına
sãhip 160 telden, Alla Turka Santur ise, iki buçuk oktavlık “noksan bir
ses sistemine” sãhip üçer üçer gerili yaklaşık 96 telden müteşekkildir
7,[15].
Bu ãleti geliştirebilmek üzere sarfedilen bir takım çabalara rağmen,
20. yüzyılda yeterince rağbet görmeyen Santur, artık Geleneksel Türk
Mûsîkîsi çalgı topluluklarında kullanılmamaktadır.


ØŞeşhãne
Şirvanlı Rızãeddin’in îcãdetmiş olduğu söylenen, ud gibi burgu yerleri
eğri, ancak uzunca saplı, perdesiz, balık kursağından ya da ibrişimden
yapılan altı telli bir çalgı imiş. Anlaşıldığı kadarıyla, zor bir ãlet
olduğu hâlde, tüm makamlar çalınabiliyormuş. Günümüzde tedãvülden
kalkmıştır.


ØŞeştar
Tebrizli Ali Han’ın îcãdettiği söylenen bu sazın, Çartar gibi perdeli,
ancak isminin de işãret ettiği gibi altı telli olduğu yazılıdır.
Deriden karınlı Şeştar, günümüzde Îran, Azerbaycan ve Kafkasya
yöresinde kullanılmakta imiş. İbn-i Gaybî’nin tanımladığına göre,
farklı ebatlarda Uda benzeyen üç ayrı türü varmış ki, bunların telleri,
çifter çifter akord edilirmiş.


ØTanbur (Tanbura)
Birkaç çeşidi olan uzun saplı ve mâdenî telli meşhur sazdır. Türk
Tanburu denilen çeşidi günümüzde en çok bilinenidir. Bir diğer çeşit
ise, Şirvan Tanburu olmaktadır. İbn-i Gaybî’ye göre, ilkinin gövdesi
daha küçük ve sapı daha uzun idi ve buna iki ya da üç kiriş tel
takılırdı. Diğeri de iki telli olmakla berãber, armut şeklindeki
gövdesiyle Türk-Îran sanatında çokça resmedilmiştir. Fãrãbî, Horasan
Tanburu adını verdiği bir başka türden sözetmektedir [16].
Yunanlıların İçitali adını verdikleri iki telli tanburun 18. yüzyıl
ortalarına kadar revaçta olduğunu anlamaktayız. Bunun dışında,
Kütahyalı İftedlioğlu’nun télif ettiği söylenen Tel Tanbur
zikredilmektedir, ki zampara çalgısı olduğu, mahalle aralarında
kadınları pencerelerden sarkmaya dãvet ettiği, üç teli bulunduğu ve
muhtemelen mızrapla çalındığı ifãde edilmiştir. Günümüzde, yarısı bakır
yarısı çelik olmak üzere 8 telli olan Tanbur, bağa adı verilen
kaplumbağa kabuğundan bir mızrap ile çalınmaktadır. Geleneksel Türk
Mûsîkîsinin vazgeçilmez sazı Tanbur, Batıda Pandor diye anılmaktadır 7,[17].


ØUd
Fisagor veya Eflâtun tarafından îcãdedildiği rivãyet edilen Ud,
Fãrãbî’ye, Amasyalı Şükrullah’a ve İbn-i Gaybî’ye göre, ibrişimden 5
telli, armut şeklinde, perdeli, kısa kollu, burgu kısmı kıvrık bir
sazdır 7. Evliyã Çelebi’den anladığımıza göre, onun zamanında Tanbur
halk tarafından daha çok sevildiği için, Ud pek revaçta olmayan bir
çalgı idi. 11 ilâ 13. yüzyıllar arasında “Endülüs Müslümanları” ve
Hıristiyan haçlı seferleri aracılığı ile Avrupa’ya tanıtılmış olan Ud,
19. yüzyılda Lâvta [18]
adında ve şeklinde Anadolu’ya dönmüştür, ki beşli aralıklarla
akordedilmiş 4 tãne çift tele sãhip olan “tampere perdeli” Lâvta’nın
gelişi, zãten bilinen Udun yapısını dönüştürmüş, Ud, bugün bildiğimiz,
perdesiz ve 11 telli şekle bürünmüştür [19],[20].


ØYelteme (Yeltme)
Şemsi Çelebi’nin îcãdettiği söylenen Yelteme, tanbur cüssesinde, ama
daha kısa boylu ve çift bamlı, kiriş telli bir saz olarak geçiyor, ki
hâl-i hazırda Îran, Kafkasya ve Türkistan coğrafyasında sevilen bir saz
olduğunu öğreniyoruz.


window.google_render_ad();
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Snqlaydmr
Bayan Moderatör
Bayan Moderatör
Snqlaydmr


3.Uyarı
Takımlar : TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR D1e2ee3fede4072d5e25570324a07802
Ruh hali : TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR Geveze10
Mesaj Sayısı : 295
Yaş : 30
Nerden : Kasımpaşa
Points : 7825
Kayıt tarihi : 25/03/10

TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR Empty
MesajKonu: Geri: TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR   TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR Icon_minitimePerş. Mart 25, 2010 4:49 pm

HariKulaDe.... Paylasım İcin SagoL..... &)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
TÜRK MÜZİĞİNDEKİ TELLİ ÇALGILAR
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» TÜRK MÜZİĞİNDEKİ ÜFLEMELİ ÇALGILAR
» TÜRK MİZİĞİNDEKİ ZİLLİ VE DERİ GERGİLİ ÇALGILAR
» nefesli calgılar
» yaylı calgılar
» turk yalanları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Müzik Aletlerİ-
Buraya geçin: